İşinizi Gösterin

Hümeyra Büşra
6 min readAug 1, 2021

--

Show Your Work by Austin Kleon

Bir Sanatçı Gibi Araklayın kitabında yazar diğer insanların işlerinden ilham alarak nasıl yaratıcı fikirler bulacağımızı anlatmıştı. Show Your Work kitabında ise her şeyin internette, sosyal medyada pazarlandığı ve paylaşıldığı günümüz dünyasında fikirlerinizi nasıl paylaşacağınızı, nasıl bulunabilir-ulaşılabilir olacağınızı anlatıyor. En önemlisi ise ilk kitapta diğer insanlardan araklayarak oluşturduğumuz yaratıcılığı bir adım öteye taşıyarak başkalarına ilham olma, araklanacak fikirleri üretme yolunu gösteriyor.

Bir Sanatçı Gibi Araklayın, diğer insanlardan etki araklama hakkında bir kitapsa, bu kitap, sizden araklamalarına izin vererek başkalarını nasıl etkileyeceğinizle ilgilidir.

Eğer fikirlerinizi, işlerinizi insanlarla paylaşmak, ilham olduğunuz bir topluluk oluşturmak istiyorsanız ama nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız bu kitap sizin için bir rehber niteliğinde olacaktır. (Şahsen ben yazarın tüm kitaplarını ara ara açıp okuyorum ve oldukça faydalı buluyorum.) Her şeyin pazarlandığı sosyal medya dünyasından bir miktar sıkıldık ve inanın bu kitap pazarlamayla alakalı değil. Hatta ondan çok uzak.

Bir sonraki patronunuzun, blogunuzu zaten okuduğu için özgeçmişinizi okumak zorunda olmadığını düşünün. Bir öğrenci olduğunuzu ve çevrimiçi olarak yayınladığınız bir okul projesine dayalı olarak ilk konserinizi aldığınızı hayal edin. İşinizi kaybettiğinizi, ancak işinize aşina olan ve yeni bir iş bulmanıza yardım etmeye hazır insanlardan oluşan bir sosyal ağa sahip olduğunuzu hayal edin. Bir yan projeyi veya bir hobiyi, sizi destekleyebilecek bir takipçi kitleniz olduğu için mesleğinize dönüştürdüğünü hayal edin. Ya da daha basit ve aynı derecede tatmin edici bir şey hayal edin: zamanınızın, enerjinizin ve dikkatinizin çoğunu bir zanaat yapmak, bir ticaret öğrenmek veya bir iş yürütmek için harcamak ve aynı zamanda işinizin ortak bir grup insanı çekme olasılığına izin vermek. Yapmanız gereken tek şey işinizi göstermek.

1. Dahi Olmanıza Gerek Yok

Her fikir diğer insanların fikirleri ve işlerinden ilham alarak, etkilenerek ortaya çıkmıştır. Yaratıcı bir fikir üretmek için dahi olmanıza gerek yok. Çalışmanızı paylaşma yolunda başlamanın en iyi yolu, ne öğrenmek istediğinizi düşünmek ve onu başkalarının önünde öğrenmeye adamaktır. Bir senaryo bulun, başkalarının neler paylaştığına dikkat edin ve sonra paylaşmadıklarını not almaya başlayın. İlk başta ne kadar kötü olursa olsun, kendi çabalarınızla doldurabileceğiniz boşluklara dikkat edin. Şimdilik, bundan nasıl para kazanacağınız ya da kariyer yapacağınız konusunda endişelenmeyin. Uzman veya profesyonel olmayı unutun ve amatörlüğünüzü (kalbinizi, sevginizi) kolunuza takın. Sevdiğiniz şeyleri paylaşın, aynı şeyleri seven insanlar sizi bulacaktır. Amatör ruhunu kaybetmemek çok önemli. Profesyoneller için bile gelişmenin en iyi yolu amatör ruhunu korumak ve belirsizliği ve bilinmeyeni kucaklamaktır.

“Yeni başlayanların kafasında birçok olasılık vardır” dedi. “Uzmanın zihninde ise çok az şey vardır.” Zen keşişi Shunryu Suzuki

2. Süreci Düşünün, Ürünü Değil

İnsanları perde arkasına alın: Dijital çağdan önce insanlar bitmiş ürünü görmek istiyordu. Sanatçıların çalışmaları için bir izleyici bulabilmelerinin tek yolu, bitmiş ürünü tüm ihtişamıyla göstermekti. İnternet bunu değiştirdi. Bu çağda insanlar gerçekten sosisin nasıl yapıldığını görmek istiyor. İzleyiciler ürünün arkasındaki kişiyi görmek istiyor.

Yaptığınız işin belgecisi olun: Gary Vaynerchuk’un dediği gibi, “belgeleyin, yaratmayın”. Devam ederken ekran görüntülerini paylaşın. İşleminizin fotoğraflarını çekin. Düşüncelerinizi bir deftere yazın. Paylaşsanız da paylaşmasanız da, sürecinizi belgelemenin kendi ödülleri vardır: Yaptığınız işi daha net görmeye başlayacak ve ilerleme kaydettiğinizi hissedeceksiniz. Ve paylaşmaya hazır olduğunuzda, aralarından seçim yapabileceğiniz çok fazla malzemeye sahip olacaksınız.

Belgelerinize geri dönün ve işleminizin paylaşabileceğiniz küçük bir parçasını bulun. Sürecinizde nerede olduğunuz, o parçanın ne olduğunu belirleyecektir. Çok erken aşamalardaysanız, size ilham veren şeyleri paylaşın. Bir proje yürütmenin ortasındaysanız, yöntemleriniz hakkında yazın veya devam eden çalışmaları paylaşın. Bir projeyi yeni tamamladıysanız, nihai ürünü gösterin, kesim odası katındaki artıkları paylaşın veya ne yaptığınız hakkında yazın.

3. Her Gün Ufak Bir Şey Paylaş

Her gün “işinizle alakalı” ufak parçalar paylaşın. Öğle yemeğinizi, kahvenizi değil, işinizi gösterin. Dünyadaki herkesin görmesine hazır olmadığınız şeyleri çevrimiçi olarak yayınlamayın. Reklamcı Lauren Cerand’ın dediği gibi, “Okuyabilen herkes sizi kovma gücüne sahipmiş gibi yayınlayın.” İnsanlara ilham olacak, yardım edecek, eğlendirecek, geri bildirim istediğiniz şeyleri paylaşın.

Başkalarıyla paylaştığınız her şeyi her zaman “Ee Yani?” aracılığıyla yürüttüğünüzden emin olun. Bir şeyi paylaşmadan önce bu soruyu kendinize sorun. Bir şeyi paylaşıp paylaşmayacağınızdan emin değilseniz, 24 saat bekletin. Bir çekmeceye koyun ve kapatın. Ertesi gün, çıkarın ve taze gözlerle bakın. Kendinize sorun, “Bu fikir birilerine yardımcı olabilir mi? Eğlenceli mi? Patronumun veya annemin görmesi beni rahatsız ettirecek mi?” Bir şeyleri sonraya saklamanın yanlış bir tarafı yok. Taslak olarak kaydet düğmesi profilaktik gibidir — şu anda o kadar iyi hissettirmeyebilir, ancak sabah kullandığınıza memnun olacaksınız.

4. Merak Dolabınızı Açın

Neyi sevdiğiniz konusunda açık ve dürüst olmak, o şeylerden hoşlanan insanlarla bağlantı kurmanın en iyi yoludur. Diğer insanların işlerini paylaşmak her zaman güzellikler getirir.

Ancak başkalarının işlerini paylaşırken atlanmaması gereken şey kaynak göstermektir. Bir şeyi paylaşmak istiyorsanız ve nereden geldiğini veya kimin yaptığını bilmiyorsanız? Doğru dürüst güvenemeyeceğiniz şeyleri paylaşmayın. Doğru kaynağı bulun veya paylaşmayın!

5. İyi Bir Hikaye Anlatıcısı Olun

Farkında olsanız da olmasanız da, zaten işinizle ilgili bir hikaye anlatıyorsunuz. Gönderdiğiniz her e-posta, her konuşma, her tweet, her fotoğraf, her video — hepsi sürekli olarak inşa ettiğiniz bir multimedya anlatısının küçük parçalarıdır. Kendinizi ve işinizi paylaşırken daha etkili olmak istiyorsanız, daha iyi bir hikaye anlatıcısı olmanız gerekir. İyi bir hikayenin ne olduğunu ve nasıl anlatılacağını bilmeniz gerekir.

Sosyal ortamlarda insanlar sorduğunuzda işinizden bahsetmeniz ayıp değil. Hatta birçok fırsat yakalamanızı sağlayabilir.

6. Bildiğinizi Öğretin

İnsanlara bildiğinizi öğretmek sizden bir şey eksiltmez, aksine size birçok faydalı şekilde geri döner. Bildiğinizi tekrar etmiş olursunuz, insanlar size yakınlık hisseder, işinize olan ilgi artar.

Bir şey öğrendiğiniz an, arkanızı dönün ve başkalarına öğretin. Okuma listenizi paylaşın. Yardımcı referans materyallerine işaret edin. Bazı öğreticiler oluşturun ve bunları çevrimiçi olarak yayınlayın. Resimler, kelimeler ve videolar kullanın. İnsanları sürecinizin bir parçası olarak adım adım atın. Blog yazarı Kathy Sierra’nın dediği gibi, “İnsanları daha iyi olmak istedikleri bir konuda daha iyi hale getirin.”

7. İnsan Spam’ına Dönüşmeyin

Hayran olunmak istiyorsanız önce hayran olmalısın. Bir topluluğa kabul edilmek istiyorsanız önce o topluluğun iyi bir üyesi olmanız gerekir. Çevrimiçi olarak yalnızca kendi öğelerinize işaret ediyorsanız, yanlış yapıyorsunuz. Bağlantı olmalısınız. Yazar Blake Butler buna “açık düğüm” diyor. Almak istiyorsan vermek zorundasın. Fark edilmek istiyorsan fark etmelisin. Arada bir sus ve dinle. Düşünceli ol. İnsan spam’ına dönüşmeyin. Açık bir düğüm olun.

Ne kadar beğeni aldığınızı, okunduğunuzu, istatistikleri önemsemeyin. Siz kalpleri istiyorsunuz, dikkati ve tıklanmayı değil. Takip edilmek, ilham olmak istiyorsanız buna değer işler yapmalısınız. Geri bildirimleri almalı, etkileşime girmelisiniz. Çevrimiçi insanlarlar gerçek hayatta buluşmak bunun en iyi yolu.

8. Yumruk Atmayı Öğrenin

Çalışmanızı dünyaya yaydığınızda, iyiye, kötüye ve çirkine hazır olmalısınız. İşinizle ne kadar çok insan karşılaşırsa, o kadar çok eleştiriyle karşılaşacaksınız. Bunu kaldırmayı öğrenmeniz gerek. Nefret edenlerin korkusunun kendinizi ortaya koymanıza engel olmasına izin vermeyin. Onlar küçük bir azınlık ve sizin üzerinizde gerçek bir güçleri yok.

9. Satın

“Açlıktan ölmek üzere olan sanatçı” romantizmimizi aşmamız gerekiyor. Parayla ilgili yanlış veya kötü bir şey yok. Bir şeyler için para almak yaratıcılığınızı engellemez.

Bunu yapmanın en kolay yolu bağış istemektir: Web sitenize küçük bir sanal bahşiş kavanozu veya şimdi bağışta bulun düğmesi koyun. “Bana bir kahve ısmarla.” gibi bağlantılar çok basit işlemlerdir ve bu, bir konser sırasında bir grubun şapka çıkarmasına eşdeğerdir — insanlar yaptığınız şeyi beğeniyor ve ondan yararlanıyorsa, şapkanıza birkaç dolar atarlar.

Daha büyük düşünün. Kitlenizi genişletin. Kendinizi “gerçek tutmak” veya “satmamak” adına sıkıştırmayın. Yeni şeyler deneyin. Yapmak istediğiniz türden daha fazlasını yapmanızı sağlayacak bir fırsat çıkarsa, Evet deyin. Daha fazla para kazanacağınız ama istemediğiniz türden bir iş fırsatı doğarsa, Hayır deyin. Çok sevdiğiniz ve değer verdiğiniz şeyleri satmaya çalışmayın, karşılığında verilenler/verilmeyenler sizi üzebilir.

10. Pes Etmeyin

Başarılı veya başarısız bir proje, başka bir başarı veya başarısızlığın garantisi değildir. Az önce büyük kazandınız ya da büyük kaybettiniz diyelim, yine de “Sırada ne var?” diyebilmeli ve pes etmemelisiniz.

Kendinizi profesyonel, uzman kabul edip öğrenmeyi bırakmayın. Hayat boyu süren bir öğrencilik yaratıcılığın birinci kuralıdır. O yüzden asla “baştan başlamak” şeklinde düşünmeyin. “Yeniden başlamak” gibi düşün. Birinci bölüme geri dönün — kelimenin tam anlamıyla! — ve bir amatör olun. Öğrenecek yeni bir şey arayın ve onu bulduğunuzda, kendinizi açık açık öğrenmeye adayın. İlerlemenizi belgeleyin ve ilerledikçe paylaşın ki diğerleri de sizinle birlikte öğrenebilsin. Çalışmanızı gösterin ve doğru insanlar ortaya çıktığında onlara çok dikkat edin çünkü size gösterecekleri çok şey olacak.

--

--